Skip to main content
16 Ağustos 2024, Nicolas Jarraud | Küresel Su Ortaklığı Örgütü (www.gwp.org)

Sık sık diz çöktüğüm sıcak vadi
İki küçük beyaz bulut gördüm
Dünya'ya çok yakın.

'Su' diye mırıldanıyorum, adımın ikinci kısmıyım
Keşke bu beyaz çakıllı dere yatağında akabilseydim.
Bana denizin de 'su' olduğu söylendi
ama denizde hayat farklıdır.
Hayallerim bu adanın batısına gitti
su güvelerinin seviştiği yer.
Çocukken vücutlarının rengini bilirdim.
artık avucumda rüzgârdan başka hiçbir şey kalmadı.
Sen bataklık bir vadiydin ve ben yanında diz çöktüm
ve kucağında ağaçlar kendiliğinden büyüdü.
Ben senin yüzündeki tuzdum.
Mehmet Kansu, “Mesarya'ya Kaside”

Fotoğraf : Nicolas Jarraud
“Tzelefos” Venedik Köprüsü Kıbrıs'ın en güzel manzaralarından biridir. Ayakları Diarizos nehrinin serin sularında yıkanarak ebedi bir şekilde duruyor ve bize Aşk Tanrıçası Afrodit’in adasının mirasını hatırlatıyor, ancak bu ada bölünmüş durumda. Bu köprünün eski adı olan "Vokaros" veya Βόκαρος, Kıbrıs'ta su için kullanılan bir metafor olan "ayırmak" anlamına gelen eski Yunanca bir kelimeden türetilmiştir: ayırabilen veya üzerinde köprü kurulabilen bir kaynak. Hatta suya adanmış geleneksel bir Kıbrıs dansı bile vardır: Choros tis Kouzas (Χορός της κούζας), çeşmeden doldurulan bir su testisini içeren bir dans (su teması, Kıbrıs'ta su veya deniz kenarlarında, Deukalion gibi eski tufan efsanelerine kadar uzanan bir gelenek olan su oyunlarına odaklanan “Kataklysmos”utlamalarında da karşımıza çıkıyor).
Euripides'in "Bacchae" adlı eserinde Diarizos, sulamaya gönderme yaparak yağmur olmadan toprağı verimli kılmak olarak anlatılır. Aslında nereye baksak, eski Kıbrıslılar tarafından bu su kaynaklarına ulaşmak için inşa edilen altyapıların kalıntılarını buluyoruz: su kemerleri, yer altı kuyuları (“Laoumia”), kanatlar vb. Fakat artık herşey değişti: (İklim Değişikliği ve artan kullanım yüzünden) su daha da az bulunan bir kaynak ve giderek daha fazla kirleniyor. Ve bu eski çözümler, Yeşil Hat adanın su kaynaklarını bölmeden önce geliştirilmişti.
Fotoğraf : Nicolas Jarraud

Yeşil Hat sadece iki toplumu değil, aynı zamanda adanın en uzun nehri olan Pedieos Nehri'ni de ayırıyor. Öte yandan, anlaşmazlığın ardından ilk önemli güven artırıcı önlem su konusunda toplumlar arası işbirliği konusundaydı: Lefkoşa ortak kanalizasyon sistemi anlaşması (1978)

Bunun nedeni şehrin, anlaşmazlığın dinamiklerini gölgede bırakan, bir çevre ve halk sağlığı kriziyle karşı karşıya olmasıydı. Sonuç olarak,  Lefkoşa Master Planı da dahil olmak üzere, daha sonraki barış inşaası çabaları için kullanılan tüm yaklaşımlar ve yapılar oluşturuldu. Bu aynı zamanda “Entegre Su Kaynakları Yönetimi”nin (IWRM) bir örneğiydi: kanalizasyon sistemi kullanılabilir suyu kirlilikten koruyordu ve atık su tarım için kullanılabiliyordu (yeni Lefkoşa Atık Su Arıtma Tesisi aynı zamanda atıklardan biyogaz ve gübre de üretebiliyor).
Fotoğraf : UNHCR
Fotoğraf : Küresel Su Ortaklığı Örgütü www.gwp.org
IWRM Küresel Su Ortaklığı (GWP) tarafından onlarca yıldır savunulan bir yaklaşımdır (SDG 6.5.1). Çok paydaşlı diyalog yoluyla bir çok coğrafyada, başarıyla uygulanan nehir havzası organizasyonlarını destekleyen ve suyu anlaşmazlık kaynağından işbirliği fırsatına
dönüştüren bir yaklaşımdır. Kıbrıs'ta IWRM merkezli bir sınır ötesi yaklaşıma çok fazla ihtiyaç duyulmaktadır, çünkü Pedieos ve daha küçük nehirlerin yanı sıra Yeşil Hat aynı zamanda adadaki iki büyük akiferden de geçmektedir. Ayrıca Kıbrıs dünyada su sıkıntısı çeken ilk 5 ülke arasında yer alırken, İklim Değişikliği bu su sıkıntısını daha da artırmaktadır. Halihazırda AB'de kişi başına en düşük tatlı su kaynağına sahip olan adada ciddi kuraklıklar yaşanmaktadır.(2008'de Yunanistan'dan tatlı su ithalatına  ihtiyaç duyulmuştu  ).
Teknik çözümler mevcuttur (su madenciliği, geleneksel olmayan su kaynaklarının kullanılması, tuzdan arındırma, gri suyun geri dönüşümü vb.), ancak bunların finansal ve çevresel açıdan bir maliyeti vardır. Üstelik iki toplum su teminine yönelik farklı yollar izlemektedir. Kıbrıs Rum toplumu çok sayıda baraj ve tuzdan arındırma hizmetlerine bağımlıdır. Kıbrıs Türk toplumu Türkiye'den tatlı su boru hattını tercih etmiştir. Bununla birlikte, barajlar kuruyabilir (nehirlerin akışı üzerindeki etkisinden bahsetmiyorum bile) ve fosil yakıtlarla çalışan (ve iklim değişikliğine katkıda bulunan) tuzdan arındırma tesislerinin işletmesi hem finansal olarak hem de ekolojik (tuzlu su) olarak maliyetlidir. Bu arada, Türkiye'den gelen su boru hattının su sıkıntısı çeken bir havzadan başlaması sürdürülebilirlik konusundaki endişeleri artırmaktadır.
Üstelik bu çözümlerin hiçbiri çevredeki ekosistemlerin su dengesinin iyileştirilmesine katkıda bulunmamaktadır. Gerçekten de, iklim değişikliği su dengemizi kötüleştirdikçe, herkesin yeterince içme suyu olsa ve mahsullerimiz iyi sulansa bile ekosistemler, yani yaşam destek sistemlerimiz, artan bir risk ile karşı karşıya kalacak. Dolayısıyla ihtiyacımız olan şey “Doğa Temelli Çözümler”dir. (SDG 6.6.1). Bu çözümler, tükenen su kaynaklarını yenilemenin ötesine geçer ve birçok şekilde olabilir: nehirlerin doğal akışlarının yeniden sağlanması, su tutulmasını artırmak için bitki örtüsünün dikilmesi, terk edilmiş madenlerin rehabilitasyonu, tatlı su ekosistemlerinin onarılması. Ekosistemlerin yanı sıra toplum da bundan faydalanacaktır çünkü bu tür önlemler kuraklık ve sel gibi riskleri azaltacaktır.
Ancak adanın devam eden bölünmüşlüğü, su yönetimine entegre bir yaklaşımı engellemekte ve elzem çok paydaşlı süreci engellemektedir. Bu nedenle, kronik su sorunları devam etmektedir. Kıbrıs Rum toplumundaki barajların bu yılki doluluk oranı 44.8’tir. Su sorunları bazen adadaki enerji sorunlarıyla bağlantılıdır. Mağusa'da Mayıs ayında elektrik kesintisi nedeniyle su sıkıntısı yaşanmıştı. 2011'deki Mari olayı sırasında Lefkoşa'da da su sıkıntısı yaşanmıştı), bazen tarım uygulamaları (her iki toplumda da temel su kullanımı tarımda sulamadır) ve daha geniş ekonomik durumla ilintilidir.
Küresel Su ve Barış Paneli, su işbirliğinin ve çok paydaşlı diyalog platformlarının önemini vurgulayan “Hayatta Kalma Meselesi”ni yayınladı. Bu nedenle, halihazırda su ile ilgili güven artırıcı tedbirleri araştıran iki toplumlu Çevre Teknik Komitesi çabalarını memnuniyetle karşılamalıyız. Ama bunun da ötesinde bu konuyu hep birlikte ele almamız gerekiyor. Bu işbirliğinin alacağı biçim, katılımcı toplumlararası diyaloğa dayalı olmalıdır. Gerekirse, GWP ve diğer organizasyonlar su yönetişiminden ve çok paydaşlı diyaloglardan.
“Choros tis kouzas”ta genç bir adam, sevdiği kadını yanlışlıkla korkutur ve kadının sürahisi yere düşer. Kadın sinirlenir, bu yüzden adam bir gülle özür dilemeye çalışır. Bir süre sonra kadın onu affeder ve birlikte dans ederler. Belki de su gerçekten bağışlamanın ve uzlaşmanın anahtarını taşıyordur.
Fotoğraf : Nicolas Jarraud

Bu blogun içeriği tamamen yazarın sorumluluğundadır ve Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmayabilir.

Skip to content